GENETİK
ü
Genetik ya da kalıtım bilimi, biyolojinin organizmalardaki kalıtım ve
çeşitliliği inceleyen bir dalı. Türkçeye Almancadan geçen genetik sözcüğü 1831 yılında Yunanca γενετικός - genetikos
("genitif") sözcüğünden türetildi. Bu sözcüğün kökeni ise γένεσις -
genesis ("köken") sözcüğüne dayanır.

ü
Genler DNA'da belli bölgelere karşılık gelir. DNA dört tip nükleotitten oluşan bir zincir moleküldür. Bu
zincir üzerinde nükleotitlerin dizisi, organizmaların kalıt aldığı genetik
bilgidir (enformasyon). Doğada DNA, iki zincirli bir yapıya sahiptir. DNA'daki
her "iplikçik"tekinükleotitler birbirini tamamlar, yani her iplikçik, kendine eş yeni bir
iplikçik oluşturmak için bir kalıp
olabilme özelliğine sahiptir. Bu, genetik bilginin kopyalanması ve kalıtımı
için işleyen fiziksel mekanizmadır.
ü
Nükleotitlerin
DNA’daki dizilişi, hücre tarafından aminoasit zincirleri üretmek
için kullanılır. Bunlardan protein oluşur. Bir
proteindeki amino asitlerin sırası, gendeki nükleotitlerin
sırasına karşılık gelir. Aradaki bu ilişkiye genetik kod denir. Aminoasitlerin
bir proteindeki dizilişi, proteinin nasıl bir üç boyutlu şekil alacağını
belirler. Bu yapının şekli de proteinin fonksiyonundan sorumludur. Hücrelerin
yaşamaları ve üremeleri için gerekli hemen hemen tüm fonksiyonları proteinler
icra ederler. DNA dizisindeki bir değişim, bir proteinin amino asit dizisini ve
dolayısıyla onun şekli ve fonksiyonunu değiştirir: bu, hücrede ve onun bağlı
bulunduğu canlıda önemli sonuçlara yol açabilir.
ü Genetik,
organizmaların görünüşünün ve davranışının belirlenmesinde önemli bir rol
oynuyorsa da, sonucun oluşmasında, organizmanın çevre ile etkileşimi ve genetik
birlikte etki eder. Örneğin genler kişinin boyunun uzunluğunda bir rol
oynuyorsa da, kişinin çocukluk çağındaki beslenmesinin ve sağlığının da büyük
bir etkisi vardır.
TARİHÇE
Genetik bilimi 1800'lü yılların
ortalarında GregorMendel'in uygulamalı ve teorik çalışmalarıyla başladıysa da,
kalıtım ile ilgili başka teoriler Mendel'den önce mevcuttu. Mendel'in zamanında
popüler olan bir teori, karışmalı kalıtım kavramıydı:
Bireylerin, ebeveyninin özelliklerinin homojen bir karışımını
kalıt aldığı fikriydi bu. Mendel'in çalışmaları bunu yanlışladı, özelliklerin
ayrık genlerin birleşimi olduğunu, sürekli özelliklerin bir karışımı olmadığını
gösterdi. (Örneğin, kırmızı ve beyaz gözlü sinekler çiftleştiğinde yavrulları
ya kırmız veya beyaz gözlü olur,ama pembe gözlü olmaz.) O devirde geçerli olan
bir diğer teori, edinilmiş özelliklerin kalıtımı idi: kişilerin
ebeveyninin kuvvetlendirdiği özellikleri taşıdığı inancıydı. Bu fikrin
(genelde Jean-Baptiste Lamarck'a atfedilir) bugün
yanlış olduğu bilinmektedir.
![]() |
Jean-Baptiste Lamarck (1744-1829) |
Kişilerin deneyimleri, yavrularına
aktardıkları genleri değiştirmez. Diğer teoriler arasında Charles Darwin'in Pangenezis fikri (ki bu hem kalıtsal hem
de edinilmiş özellikler öne sürer) ve Francis Galton'un Pangenezis'e
getirdiği yeni bir yorum olarak, kalıtımın hem tanecikli hem de kalıtsal olduğu
fikriydi.
İLK GENETİK DENEYİ, MENDEL VE KLASİK GENETİK
Modern genetik biliminin kökü, Avusturyalı (Alman-Çek)
bir Augustin’ci keşiş ve bir botanikçi olan Gregor Johann
Mendel’in gözlemlerine dayanır.
![]() |
Gregor Mendel (1822-1884) |
Günümüzün bu popüler biliminin babası
olarak kabul edilen Mendel, bitkilerde kalıtım özellikleri üzerine ayrıntılı
çalışmalar yapmıştır. Mendel 1856 yılından
itibaren çeşitli bezelye (Pisumsativum)
varyetelerine ait tohumları toplamaya ve onları manastır bahçesinde
yetiştirerek aralarındaki farkları incelemeye başladı. 10 yıl süren gözlem ve
deneylerinin ardından, bu çalışmasının önemli bulgularını
“VersucheÜberPflanzenhybriden” (“ Bitki melezleri üzerinde denemeler”) adlı
ünlü inceleme yazısıyla yayımladı ve bu yazıyı 1865’de Brunn Doğa Tarihi
Derneği’ne sundu. Mendel, bezelye bitkilerindeki bazı özelliklerin kalıtımsal
tekrarını izlemiş ve bunların matematiksel olaraktanımlanabileceklerini
göstermiştir. Mendel'in çalışması kalıtımın edinilmiş değil, tanecikli
olduğunu, ve pek çok özelliğin kalıtımının basit kural ve orantılar ile
açıklanabileceğini öne sürmüştür.
O tarihlerde DNA, kromozom, mayoz bölünme gibi
kavramların henüz ortaya konmamış olduğu ve bilinmediği göz önüne alınırsa,
Mendel’insadecefenotipik (gözlenebilen)
karakter ayrılıklarına göre yapmış olduğu değerlendirmelerin son derece
başarılı oldukları söylenebilir.

"Genetik" terimi, 1905’de
Mendel’in çalışmasının önemli savunucularından William Bateson tarafından Adam
Sedgwick’e gönderilen bir mektupta ortaya atılmıştır. Bateson 1906’da
Londra’da yapılan Üçüncü Uluslararası Bitki Melezleri Konferansı’nda yaptığı
açılış konuşmasında kalıtım çalışmasını tanımlarken “genetik” terimini
kullanarak, bu terimin yaygınlaşmasını sağlamıştır. (bir sıfat
olarak genetik, Yunanca genesis
- γένεσις("kaynak")'tan türemiştir, o da genno -
γεννώ ("doğurmak") 'tan; biyolojik anlamıyla bu sıfat, isim
haliyle 'genetik'ten daha önce, ilk defa 1860'da kullanılmıştır.
Mendel’in çalışmasının yeniden keşfinin
ve popüler hale gelişinin ardından, DNA moleküler temelini gün ışığına
çıkarmaya yönelik birçok deney yapılmıştır. Beyaz
gözlü Drosophila (meyve sineği)üzerindeki gözlemlerinden yola çıkan
Thomas Hunt Morgan 1910’da genlerin kromozomlarda yer
aldığını ileri sürmüş ve 1911’de mutasyonların varlığını
ortaya koymuştur. Morgan'ın öğrencisi AlfredSturtevant ise genetik
bağlantı fenomenini kullanmış ve 1913’de genlerin kromozom boyunca
birbirini izleyen dizilişi ve düzenini gösteren, ilk “genetik harita”yı
yayımlamıştır.
GENETİK BOZUKLUK
![]() |
Albinizm |
Genetik bozukluk, genlerde ve kromozomlarda görülen
anomaliler sonucu ortaya çıkan durumdur. Kanser gibi
bazı hastalıklar yaşam sırasında edinilen ve bazı hücrelerde görülen genetik
anomaliler nedeniyle olsa da "genetik hastalık" terimi genellikle
vücuttaki tüm hücrelerde bulunan ve döllenmeden beri varolan hastalıklar için
kullanılır. Bazı genetik bozukluklar, sperm ve yumurtalar gibi
üreme hücrelerini oluşturan mayoz bölünme sırasında oluşan kromozom
anomalileri nedeniyle ortaya çıkar. Bunlara örnek olarak Downsendromu (fazla
kromozom 21), Turner sendromu (45X0) ve Klinefelter sendromu (2 X kromozomlu
erkek) sayılabilir. Diğer genetik değişiklikler ebeveynler tarafından tohum
hücrelerin oluşturulması sırasında ortaya çıkabilir. Bunlara bir örnek frajil X
sendromu ya da Huntington hastalığına neden olabilen
üçlü yayılma tekrar mutasyonudur. Hatalı genler ebeveynlerden olduğu gibi
alınmış da olabilir. Bu genellikle sağlıklı ama resesif gen taşıyan iki kişinin üremesi ya da
hatalı genin dominant olması sonucunda olabilir.
Günümüzde yaklaşık 4.000 genetik
bozukluk bilinmekte ve her gün yenisi ortaya çıkarılmaktadır. Bazı genetik
bozukluklar çok ender görülür ve birkaç bin ya da milyon kişide bir
görülürler. Kistikfibroz en yaygın görülen genetik bozukluklardan
biridir; ABD’de nüfusun yaklaşık %5’i en
azından hatalı genin bir kopyasını taşımaktadır.
![]() |
Hemofili |
![]() |
Balık Pulluluk |
Genetik
Hakkında Bilmeniz Gereken 18 Önemli Bilgi